28 Şubat 2009 Cumartesi

No Country for Old Man / İhtiyarlara Yer Yok

Pardon kardeş, ihtiyarsan bu filmi izleme.

Çünkü bu filmde ihtiyarlara yer yok. Enteresan bir giriş oldu değil mi? Ama 2008 yılı Oscar ödüllerinin hangi filme ve oyunculara verildiğine baktığımızda orijinal ismi “No Contry for Old Man” olan “İhtiyarlara Yer Yok” isimli filmin 4 ödül ile 80. Oscar ödül törenine damgasını vurduğunu söyleyebiliriz. Üstelik kazandığı ödüller yarışmaya katılan ya da aday olan onca filmin arasından sıyrılarak, “En iyi film”, “En iyi yardımcı erkek oyuncu”, “En iyi yönetmen”, “En iyi uyarlanan senaryo” gibi ödülleri de toplamışsa bu konu üzerine biraz eğilmemiz sanırım yerinde olacak. Bakalım sinema dünyasının aynı zamanda kardeş olan iki dahi bize nasıl bir hikâye anlatmışlar.

Öncelikle eseri bu filme konu olan romanın yazarı “Cormac McCarthy” ile başlayalım isterseniz. Yazarımız filme konu olan eserini 2003 yılında yayınladığında Amerika’da büyük bir başarı kazanmış. Eserlerine konu olarak Amerikan toplumunun günümüzde geçirdiği sosyal değişimi ve bu değişimin sonucu olarak batı tarzı yaşamın hızla yaklaşan sonu, erdem, saygı, dürüstlük gibi kaybolan veya yitirilen değerleri ele almıştır. Şimdiye kadar yazmış olduğu 10 romanında ki bunlar arasında daha önce Billy Bob Thornton tarafından beyazperdeye aktarılan “All The Pretty Horses” de olmak üzere iç içe geçmiş öyküler şeklinde ortak bir anlatım tarzı söz konusudur. Konu edindiğimiz filmde, romanın bu özelliğini gerçekten vurucu bir şekilde yansıtmış. Görünüşü, konuşması ve duruşuyla ürkütücü bir görüntü veren psikopat katil “Anton Chigurh” ayrı bir hikâye, insanların uğrunda can vermesine sebep olan parayı bulan ve parayı bir kurtuluş fırsatı olarak değerlendirerek bir kaçış hikâyesi başlatan özünde iyi bir kişilik sergileyen “Llewelyn Moss” ve adalet, erdem, doğruluk, tecrübe ve yaşlılık sembolü şerif “Ed Tom Bell” ayrı dünyaların insanları. Sanki karakter özellikleri olarak “iyi, kötü ve ortada” olan kişilikler ete kemiğe bürünerek bir değerler çatışması şeklinde gözlerimizin önüne serilmiş. Romanı okumadım ama hikâyenin bize akseden tarafında bazı kopukluklar olmakla beraber sinemaya güzel bir şekilde uyarlandığını belirtebilirim.

Yönetmenlik açısından baktığımızda “Ethan Kohen” ve “Joel Kohen” kardeşlerin daha önce izlediğim ve kendilerine 2 Oscar ödülü kazandırmış “Fargo” filmindekine benzer bir anlatım dili kullandıklarını söyleyebiliriz. Her iki filmde bir “suç draması”. Ancak bu filmdeki performansları “Fargo” daki performanslarının çok üzerinde. Psikopat katil “Anton”un yazı-turası ve yavaş yavaş açılan çikolata paketi gibi detaylar ile bir anda oluşan kurbanların ruh haline odaklanmamızı ve nasıl bir bela ile karşı karşıya olduklarını anlamamızı kolaylaştıran dâhice fikirler. Bir de tesadüflerin filmin içindeki rolü çok dikkatimi çekti. Ana temayı teşkil eden paranın bulunması, paranın izinin sürülmesinde hep tesadüfler var. Ama abuk sabuk tesadüfler de değil bunlar. Hayatın akışı içinde bizimde karşılaşabileceğimiz türden tesadüfler.

Oyunculuk yönünden ise şüphesiz “En iyi yardımcı erkek oyuncu” ödülünü almaya hak kazanan “Javier Bardem”i ayrı bir yere koymamız gerekiyor. Canlandırdığı karaktere, saçma sapan konuşmasıyla, duruşuyla hatta bakışıyla bile çok şey verdiğini söyleyebiliriz. Sanırım ödülleri dağıtan Ödül komitesi de benim gibi düşündü. :) Tecrübeli ihtiyar şerifi canlandıran “Tommy Lee Jones” ise bu filme neler kattığı konusunda hayli şüphelerim var. Biraz konu mankeni gibi kalmış. Bir de şerif rolü “Tommy Lee Jones” in canlandırdığı kaçıncı şerif rolü gerçekten merak ediyorum. Filmdeki esas oğlan rolünde izlediğimiz “Josh Brolin” de bence en az “Javier Bardem” kadar başarılı. Yaşam şartları çok iyi bir düzeyde olmayan av meraklısı, emekli bir kaynakçıyı canlandırıyor. Hayatta belki de eline geçirdiği en büyük fırsatı (parayı) sadece içinde taşıdığı iyi niyet sebebiyle zora sokuyor ve bir kaçış hikâyesi başlatıyor. Kaçan bir adamın ruh halini canlandırırken gösterdiği performans en az “Javier Bardem” in performansı kadar etkileyici.

Konunun akışı içerisinde her ne kadar final sahnesi filmin ortalamasını düşürüyor olsa da izleyicilerden aldığı 10/8,5 notunu hak ettiğini söyleyebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder