24 Şubat 2009 Salı

Babil M.S. / Babylon A.D.

Vatanı Amerika’dan kovulmuş eski bir paralı asker olan Tooroop (Vin Diesel), kanun dışı bir suç örgütünün başı olan Gorsky (Gerard Depardieu) tarafından Aurora (Melanie Thierry) isminde bir kızı ve bakıcısı olan Rahibe Rebeka’yı (Michelle Yeoh) Amerika’ya götürmek zorunda bırakılır. Sırbistan’dan başlayıp Rusya’yı boydan boya geçerek Bering Boğazına ulaşan Tooroop ve kargoları (filmde öyle isimlendirilmiş), sınırı geçerek Kanada üzerinden Amerika’ya ulaşırlar. Görevini tamamladığında Aurora’nın çok kıymetli bir şey taşıdığını öğrenen Tooroop hayatını tehlikeye atmaktan çekinmeyecektir.

Yukarıda konusunu kısaca özetlediğimiz filmin yönetmeni, adını 1995 yapımı Protesto – Nefret (La Haine) isimli filmle duyuran ve daha sonra çektiği Nehirler Kızıl Akacak (Les Riviéres Pourpres) ve Gothika ile de ününü perçinleyen Mathieu Kassovitz. Filmin başrol oyuncusu Vin Diesel. Kendisine Kaplan ve Ejderha (Crouching Tiger, Hidden Dragon) filminin başrol oyuncusu Michelle Yeoh eşlik ediyor. Bir diğer önemli rolü Fransız aktris Mélanie Thierry üstlenmiş. Bir de küçük bir rolde Gerard Depardieu’yu görüyoruz.

Film, tarih olarak 2017 sonrası bir zaman dilimi içerisinde geçiyor. Bu yönüyle bir bilim-kurgu. Sadece tarih sebebiyle değil, 2017’de Avrupa ve Rusya büyük bir yıkım geçirmiş, merkezi idareler iktidarlarını kaybetmiş ve tamamen bir kaos ortamı hüküm sürmektedir. Ama öte yanda Amerika kıtası ise medeni havasından hiçbir şey yitirmemiş ve ayakta kalabilmeyi başarmıştır. Filmin ilk yarısı boyunca insan hayatının hiçbir değer ifade etmediği, türlü sıkıntıların yaşandığı, yanmış, yıkılmış Asya ve Avrupa’nın içler acısı hali bir yol hikâyesi şeklinde aktarılıyor. Filmin ikinci yarısı ile Amerika’daki düzen, nizam ve intizam senaryo açısından ciddi bir çelişki gibi görünüyor. Filmde biraz Aurora kimliği üzerinden yönetmenliğini Alfonso Cuaron’un yaptığı Son Umut (Children of Men) havası verilmek istenmiş. Kargo teslimatı da akıllara Taşıyıcı (Transporter) isimli filmi getiriyor. İki filmi karıştırın, karakterleri de hem görünümleri hem de davranışları açısından 6. Element (Fifth Element)’den klonlayıp aynı tencereye atın, kısık ateşte 5 dk. pişirin, tuzunu, salçasını ilave edin, böyle bir film ortaya çıksın.

Zaten filmin yönetmeni de, yaptığı işi beğenmemiş olacak ki, yapımcı Fox şirketi ile sorunlarını dile getirip “Film için hiç mutlu değilim. Bir sahne bile isteğime göre çekilmedi. Senaryoya uyan hiçbir sahne yok. Kötü yapımcılar, kötü bir deneyim. Fox pg-13 tarzı bir çocuk filmi yapmak istedi. Onlarla kavgaya hazırım ancak umurlarında değil.” demiş. Filmin Amerikan versiyonu 90 dk., Fransız versiyonu 101 dk. ve Director’s Cut ise 161 dk. Böyle olunca da film de konu olarak neden bir yere varamadığımızı biraz olsun anlıyoruz. 71 dakika kesilmiş filmden :).

Oyunculuk açısından ise, Vin Diesel her zaman bildiğimiz standartlarında bir oyunculuk sergilemiş. Ya da şöyle diyeyim, Riddick’ten iyi değil. Kendisine eşlik eden Michelle Yeoh ise dövüş sahnelerindeki performansı ile durumu biraz olsun kurtarıyor, ama bu senaryo ile ancak bu kadar dedirtiyor. Melanie Thierry ise vasat bir oyunculuk sergiliyor.

Konu sonuca bağlanmadan bir anda bitiverince filmde pek çok şey yerli yerine oturmuyor, havada kalıyor. Sanki bir devam filmi gelecekmiş havası var, ancak ben bunun küçük bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. İlk başlangıcıyla izleyiciyi sarıveren, normal düşünce kalıplarının dışına çıkaran (bilim kurgu filmlerini bu yüzden severim), ikinci bölümü ve finaliyle izleyicilerini fazla memnun edemiyor. Böyle olunca da izlesem de olur, izlemesem de tarzında bir film ortaya çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder